Eski adı Çarşamba olan Çaycuma, Paflagonya (Kastamonu, Bartın ve çevresi) bölgesi ile Bitinya (Bolu ve çevresi)bölgesini ayıran sınır çizgisi olan Filyos çayının batı yakasına, Bitinya bölgesine kurulmuştur.
Bölgede iki ana yerleşim birimi vardır: Çarşamba ve Perşembe. Paflagonya bölgesinde kalan ve adını Perşembe’den alan yaka “Perşembe yakası”; Bitinya bölgesinde kalan ve adını Çarşamba nahiyesinden alan yaka ise “Çarşamba yakası” olarak adlandırılır.
Bugün, Filyos çayının her iki yakasına yayılarak hızlı bir gelişme seyri izleyen Çaycuma, çok uzun olmayan bir geçmişe sahiptir. Uzun yıllar Çarşamba olarak adlandırılan Çaycuma, asıl gelişmesini ve büyümesini 1900’lü yıllara doğru ve daha sonra ise Cumhuriyet döneminde gerçekleştirmiştir.
Ulaşılabilen kaynaklara göre, Çaycuma’nın tarihi 250 yıl kadar geriye uzanmaktadır. Nitekim, Uluslu İbrahim Hamdi Efendi’nin* 1747’de kaleme aldığı Bartın, Amasra, Ulus, Safranbolu,Kdz. Ereğli, Zonguldak ve Devrek’i kapsayan bölgemizin ekonomik, sosyal, kültürel yapısını ele aldığı “Atlas”2 adlı 712 sayfalık eserde Çarşamba ve Perşembe’den açıklayıcı biçimde söz edilmemektedir. Atlas’ın 315 no’lu varakında yer alan “Devrek” başlığında verilen bilgiden hemen sonra yer alan “Pencüşenbe” başlığı altında Çarşamba ve Perşembe şöyle geçer: “Nâm-ı diğer Zarzene, yirmi karyeli bir kazâdır. Çarşanba kazâsıyla bunun mâbeynini (ikisinin arasında) Filyas suyu kat ider.”
1641 yılında Trabzon yönüne gitmek üzere bölgemizden geçen Evliya Çelebi, “Filyos nehrinden geçtiklerinden”3 söz eder ama Çarşamba’yı hiç bir biçimde konu etmez.
Bu bilgiler, Çaycuma’nın 1800’lü yıllardan önce henüz nahiye düzeyine ulaşacak gelişmeyi sağlayamadığı varsayımını doğrulamaktadır. Bir görüşe göre, 1839’da Zonguldak, Karabük, Çaycuma, Kurucaşile “henüz köy durumundadır.”
Bununla birlikte, Türk nüfusun bölgeye gelişi oldukça eskidir.Türk Komutan Emir Karatekin’in 1084’de Eflani’yi aldıktan sonra Filyos Vadisine uzandığı, Devrek ve Bartın’ı fethettiği ama Türklerin bölgede tutunamadığı biliniyor.
Türklerin bölgeye yerleştirilmesi Anadolu Selçukluları döneminde başlar. Sultan I. Alaaddin Keykubad (1219-1237), Emir Hüsameddin Çoban’ı, Kastamonu, Taraklıborlu (Safranbolu) ve Eflagan (Eflani) yörelerini fethetmekle görevlendirir. Böylece iç bölgelerden kıyıya kadar olan tüm bölge Selçukluların eline geçer.
“Bu fetihle birlikte bölgeye yeniden çok sayıda Oğuz göçmenleri yerleşir. Daha önce Muhyiddin Mes’ud Şah, Dadybra/Zâlifra (Devrek)’yı zaptedip buranın yerli hristiyanlarını çıkardığında da bölgeye yoğun göçmen akınları olmuş; Devrek, Filyos, Bartın ırmaklarının vadileri bunlarla dolup taşmıştı. Bir Bizans yazarı, bu Türk akın ve göçlerini; “Moğollar tarafından püskürtülen Türkmenler, vilayetleri istila edip, Rumları sıkıştırdılar. Moğol hücumu, Anadolu’ya gelen göçebe Türklerin felaketine değil, aksine mutluluklarına vesile olur. Bu sayede Türkler batıya ilerleyerek verimli arazilere, Bizans’ın kıymetli topraklarına Paphlagonia’dan akıp gelirler” diyerek uzun uzun anlatmaktadır.”
Bartın, Ereğli, Devrek çevrelerine yerleşen Türkmenlerin bağlı oldukları boy adları; Karaevli, Çepni, Avşar, Dodurga, Bayat, Saltuklu, Artuklu, Bozoklu, Alaplı, Çandarlı, Yörüklü…vb. biçiminde günümüze kadar köy ve kent isimleri olarak yaşatılmıştır.
1948 yılında dönemin İçişleri Bakanı Emin Erişirgil’in bizzat yaptırdığı bir araştırmaya göre, Türk nüfusun bölgeye yerleşimi (Perşembe ve Çarşamba)1550-1600 yıllarına kadar uzanmaktadır. Erişirgil’in, Perşembe bölgesindeki adam öldürme, hayvan zehirleme, otluk-samanlık yakma gibi yaygın olayların nedenlerini öğrenmeye yönelik olarak yaptırdığı bu araştırmadan ilginç sonuçlara ulaşılmıştır:
”1947 yılında dönemin Gümrük ve Tekel Bakanı Emin Erişirgil Çaycuma’ya uğrar. Bakan Erişirgil Çaycuma’da, yurttaşların hayvan hırsızlığı, hayvan zehirleme, cinayet, kadın kaçırma, soygun, samanlık ve otluk yakma gibi olaylardan şikayetçi olduklarına tanık olur ve Türkiye’nin hiç bir bölgesinde benzeri olmayan bu olaylar Erişirgil’in olağanüstü ilgisini çeker. Bir yıl sonra, 1948’deki kabine değişikliğinde Dahiliye Vekili (İçişleri Bakanı) olarak görev yapan Emin Erişirgil, Çaycuma’nın özellikle Perşembe bölgesindeki cinayet, yangın vs. gibi olayların önü alınamayınca olayların kökenini araştırmak ve köklü çözüm bulmak amacıyla bölge hakkında ayrın tılı bilgi ister. Bu araştırmanın sonucunda 400 yıl (Bugünkü tarihlemeye göre 450 yıl)* kadar önce bölgeye Urfa, Mardin, Yozgat dolaylarından yörüklerin geldiği öğrenilir.
Bu toplulukların bölgeye geliş nedenleri kesin biçimde açıklanamamakla birlikte, bu kadar yoğun olayın ve geçimsizliğin nedeni olarak farklı bölgelerden gelen bu insanların bir arada iyi geçinememeleri gösterilir. Hatta olayların yatıştırılması için yalnızca Perşembe yöresiyle sınırlı olmak üzere sıkıyönetim ilan edilmesi konusu bile Bakanlar Kurulunda gündeme gelir.”
Ayrıca, özellikle Doğu Karadeniz Bölgesinden kan davaları, cinayetler ve çeşitli uyuşmazlıklar nedeniyle Çaycuma çevresine azımsanmayacak ölçüde göçler ve yerleşimler olmuştur.
Osmanlı Devleti’nin, çöküş döneminde üst üste aldığı yenilgiler sonucu yitirdiği topraklarda yaşayan Türk ve/veya müslüman nüfusun göçleri de bölgemizde artan yerleşimin bir başka nedenidir. (Arşiv Ekin Ofset)