12 yıl kadar önce, KKTC’de çalışırken, Yakın Doğu Üniversitesindeki emsalsiz, muazzam, nitelikli, 24 saat açık kütüphanesinde Kıbrıs tarihi ve Rauf Denktaş hakkında yazılmış eserleri karıştırıyordum… Amacım, Denktaş ve görüşleri hakkında bir kitap yazmaktı…
20 yıldır tanıdığım değerli bir eğitimci, “Boşuna yorulma, bu toprakların insanları kitaba, bilgiye, kültüre, akla, eğitime para ve değer vermez” demişti. Ben de ona yeni öğrendiğim bir söz ile “Bitli baklanın kör müşterisi olurmuş” diyerek cevap vermiştim…
Aklıma yerleşen kitap projesini birkaç ay içinde tamamladım. İlk baskıyı 2 bin adet olarak kendim yaptırdım. Bunların yarıya yakınını çevremdeki insanlara hediye olarak verdim. Çoğunun, kitabın kapağını bile kaldırmadıklarına adım gibi eminim. Eserin 500 adedini, KKTC’de “mücahitlik, gazilik, vatanseverlik, milliyetçilik, ırkçılık, faşizm, avantacılık” eksenli olarak yürüyen olan bir derneğe verdim. Aradan 10 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen tek kuruş alamadım. Mafyatik vatanseverleri de yakından tanımış oldum…
Bu kitabın ikinci baskısını Ankara’da bulunan bir yayınevine yüzde 10 telif hakkı karşılığında devrettim. Yayıncı eseri 6-7 yıl basıp satmasına rağmen bana hiç ödeme yapmadı. 2022 yılında sözleşmeyi fesh ettim. “Bundan sonra kağıda basılı ya da e-kitap olarak tüm dünyaya ben sunacağım” dedim.
2023 yılı itibariyle, Avustralya, İngiltere, Kanada, ABD, Fransa vb. gibi ülkelerde yaşayan Kıbrıs kökenli Türkler Denktaş ile ilgili eserime sipariş veriyorlar… Uzun lafın kısası, üretilen her malın, her hizmetin mutlaka bir taliplisi oluyor.
Bitli bakla ile ilgili ata sözü son bir aydır yine beynimde yoğun olarak dolaşmaya başladı. Bunun sebebini buraya yazamam. Linç etmeyi çok seven; yazıdan, bilgiden, bilimden uzak tayfanın imla bilmez klavye kahramanları hakaret etme kuyruğuna gireceklerdir.
Özet olarak, her toplum layık olduğu şekilde yaşar ve idare olunur. Bilime, buluşa, patente, projeye, kitaba, kültüre, icada, mucide, akademiye, üretime, makaleye, akla uzak olan Doğu tipi toplumlar kendilerine benzeyen kişileri “üstat” olarak seçerler.
32 yıl MEB bünyesinde çalıştım. Bir elin parmakları kadar bile; kitap, bilim, akıl, icat, üretim, deney diyen valiye, kaymakama, milli eğitim müdürüne, okul müdürüne, öğretmene rastlayamadım… Bu ülke, önümüzdeki 100 yıl zarfında da böyle kalacak gibi…
Ali Özdemir
(Eğitimci/Yazar)