Son 34 yıl zarfında Uzunköprü/Edirne, Erbaa/Tokat, Merkez/Manisa, Merkez/Bolu, Murgul/Artvin, Lefkoşa/KKTC, Kozlu/Zonguldak, Merkez/Zonguldak, Devrek/Zonguldak ve Ankara’daki 10 farklı okulda öğretmen, şef, idareci olarak çalıştım. Hala da çalışıyorum.
85 milyonluk dev bir ülkeyiz. Nüfusumuz dünyanın yüzde 1’lik dilimini oluşturuyor. Bu kadar büyük ülkenin dünya ekonomi pastasından aldığı pay 5 kat az olup yüzde 0,2 düzeyindedir.
Son 70 yıldır dışarıya ihraç ettiğimiz malların kilo fiyatı 1,2 doları geçemiyor. Yani yükte ağır, pahada ucuz mallar üreten, ikinci ligde yer alan bir ülkeyiz. Almanya, Japonya, Fransa, Güney Kore vb. gibi gelişmiş ülkelerin sattığı malların kilo fiyatı 4-5 dolar aralığında seyretmektedir.
Dünyadaki 1,5 milyar Müslüman 57 farklı ülkede yaşıyor. Bu dev kitlenin yıllık kitap, makale, buluş, icat, ürün, eser sayısı 6,5 milyonluk İsrail’den azdır. Petrol ile geçinen 10 kadar Arap ülkesinin satabildiği tek ürün petroldür. Bunların, dünyaya zerre bilimsel/düşünsel katkıları yoktur. Hepsi de israf ve lüks görgüsüzlüğü içinde yaşamaktadır. Bizim din kardeşi diye baktığımı petrol baronu ülkelerin hiçbiri bizim tarafımızda konum almıyor. Rumları, Yunanistan’ı, Ermenistan’ı daha çok besliyorlar.
Türkiye’nin bilim, sanat, kültür, teknoloji alanlarında geri kalmasının başta gelen sebebi uyduruk eğitim sistemleri ve yetersiz öğretmenlerdir.
Son 34 yılda çalıştığım yerlerdeki ve diğer yerlerdeki ilçe ve il milli eğitim müdürleri tamamen liyakat dışı, politik, feodal, aşiretçi, kul zihniyetler tarafından atanmıştır. Hiçbir sınavı geçememiş, beceriksiz tipler ilçe ve il müdürü yapılabilmektedir. Bu yapı bizi çürütüyor. Bir ilçenin ya da ilin en önde gelen eğitim yöneticileri, sınava tabi tutulmadan, yeterlilikleri ölçülmeden, KUL HAKKI yenerek seçilmektedir.
Şu anda yönetimde çok nitelikli eğitim yöneticileri değil SADIK, SÖZ DİNLEYEN, İTAAT EDEN kişiler ağırlıklıdır.
İl ve ilçe müdürleri, müdür yardımcıları partiler, ağalar, şeyhler tarafından belirlendiği için bu kişiler okullarda didinen, farklı anlayıştaki/felsefedeki idareci ve öğretmenleri daima ezmekte, dışlamakta, yok saymakta, meslekten soğutmaktadır.
Yani, balık baştan kokuyor. Milli Eğitim Bakanı olarak son 70 yılda atanan kişilerin de yüzde 90’ının öğretmenlikle, eğitimle, bilimle, pedagojiyle, akılla ilgisi olmamıştır.
Bakanlık yaptıktan sonra milyoner işinsanına dönüşen çok sayıda isim de sayabilirim. Hukuk sistemimiz doğrucuları ezdiği için gerçekleri açık olarak yazamıyorum.
Çok kızanlar olacak ama ifade edeyim: 24 Kasım Öğretmenler Günü kuru laflarla geçiştirilen bir gündür.
Kalitesiz, yetersiz, bilgisiz, üretimsiz, yeterliliklerini yitirmiş öğretmenler ve idareciler mutlaka sistemden çıkarılmalıdır.
Türkiye eğitim noktasında OECD ülkeleri arasında sonuncu öbekte yer almaktadır.
İstersek biz de Finlandiya gibi olabiliriz.
Ali Özdemir
(Eğitimci/Yazar)