Kamuda 32 yıl memur/eğitimci olarak çalıştım. 1990’dan sonra memurlar da sendikalar kurmaya başladı. 10 yıl kadar önce eğitimciler için kurulan sendikaların sayısı 50’yi aşmıştı. Şimdilerde sadece 4-5 eğitim sendikasının düzgün çalışan web sitesi, basılı yayınları var. Diğerleri ölü (sahipsiz) vaziyette.
90’lardan 2022 yılına kadar geçen 32 yılda sendikaların faaliyetlerinin yüzde 90’ının ülkenin, üyelerin, halkın aleyhine olduğunu gözlemledim.
Memur sendikalarının üyelik aidatını hala devlet ödüyor. Böyle bir örgüt olabilir mi? Bu akla, mantığa, etik değerlere uygun mu? Ayrıca bu yapıların il başkanlarının ve genel merkez yöneticilerinin aylık 15-80 bin TL kazandığına ilişkin haberler web üzerinde görülebiliyor. Web arama motorlarına “Sendika başkanları ne kadar maaş alır” şeklinde bir cümle yazarsanız kayıtları siz de görebilirsiniz.
Diğer iş kollarındaki sendikal faaliyetleri kapsamlı olarak bilmiyorum. Eğitim işkolundaki sendikalar partilerin arka bahçesi olmaktan kurtulamıyorlar. Önde gelen 5 sendika da bağlı olduğu partinin görüşlerini yayma peşinde. Haliyle X sendikasına üye olan eğitim çalışanı bir partinin doğru-eğri fikirlerine maruz kalıyor.
Şu an yürürlükte olan mevzuata göre sendikaların güçlü yaptırım gücü yoktur. Sadece üyeler için devlet tarafından ödenen aidatlar 81 il başkanı, 500 civarı büyük ilçenin başkanı ve 30-40 genel merkez yönetim kadrosu tarafından çarçur edilmektedir.
Sonuç olarak 4-5 büyük eğitim sendikasındaki 2-3 bin civarı insan hiçbir şey üretmeden, sadece eskimiş lafları tekrar ederek memur maaşının 4-10 katı maaş alıp şatafat içinde yaşamaktadır.
Eğitim çalışanlarının; makul maaş ile çalışan, gerçekten özlük hakları savunan, parti sözcülüğü yapmayan, projeci, mütevazı sendikal yapıları talep etmesi gereklidir. Şu anki yapılar sadece kaynak israfıdır. Bunlara giden paralarla her yıl birkaç fabrika/atölye/okul/kütüphane kurulabilir…
Ali Özdemir
(Eğitimci/Yazar)