2022 yılında yapılan üniversiteye giriş ile ilgili iki sınavda ortaya çıkan rakamlar herkesi düşündürmeli, tedirgin etmeli. “Ben üniversite öğrenimi görmek istiyorum” diye sınava giren gençlerin hali hiç iç açıcı değil. Aşağıdaki rakamlar bunu söylüyor.
Temel Yeterliliği Ölçme Sınavında;
- Türkçe sorularının yüzde 44,25’i cevaplandı.
- Sosyal bilimler sorularının yüzde 39,5’i cevaplandı.
- Matematik sorularının yüzde 17’si cevaplandı.
- Fen sorularının yüzde 16’sı cevaplandı.
Alan Yeterliliğini Ölçme Sınavında;
- Matematik sorularının yüzde 18’i cevaplandı.
- Biyoloji sorularının yüzde 15’i cevaplandı.
- Fizik sorularının yüzde 14’ü cevaplandı.
- Kimya sorularının yüzde 11’i cevaplandı.
32 yıl kamuya ait meslek liselerinde teknik içerikli dersler verdim. 2 yıl dışarıdan öğretim görevlisi olarak meslek yüksek okulunda elektronik dersleri anlattım. Son 1 yıldır da özel sektöre ait bir meslek lisesinde çalışıyorum.
Eğitimle ilgili çok uzun analizler yapabilirim. Ancak, kapsamlı yazıları kimse okumuyor artık. Bu makalede beni çok rahatsız eden, eğitimi işlemez hale getiren hususları dile getireceğim.
* MEB’te çalıştığım 32 yıl boyunca hiç fiziksel, ruhsal sağlık kontrolünün yapıldığını görmedim. Gelecek nesli eğiten öğretmenlerin ruh sağlığı neden ölçülmüyor bilemiyorum? Birçok sorunlu öğretmenle karşılaştım. Hiç konuşmayan, okuldaki kimseyle iletişim kurmayan, sürekli sağlık raporu alan, göremeyen, duyamayan, hitap edemeyen, bilgisayar kullanamayan, uygulama yaptıramayan öğretmenler ne yazık ki sistemde var ve bunlar siyasetçiler, sendikaya benzeyen sahte yapılar tarafından korunuyor.
Özel sektör ruhsal, zihinsel sorunları olan kişileri asla derse sokmuyor.
* Hiçbir sınavı kazanamadığı halde torpille il milli eğitim müdürü, ilçe milli eğitim müdürü, şube müdürü, okul müdürü, müdür yardımcısı yapılan liyakatsiz kişiler verimli çalışmak isteyen öğretmenlerin de şevkini kırmaktadır.
Özel sektörde yetersiz bir kişinin idareci olması imkansızdır.
* Fizik-Kimya-Biyoloji dersleri ile ilgili laboratuvarlar tam donanımlı olsa bile çoğunluk öğretmenler uygulama/deney yapmaktan kaçınıyor. Sadece kağıt üzerinde anlatım yapmayı yeterli görüyor. Uygulama olmayınca da fizik, kimya, biyoloji sorularının yüzde 80-90’ı cevaplanmıyor.
* 3-5 cm kar yağdığında okullar hemen kapatılıyor. Daha sonraki günlerde ya da hafta sonlarında ise telafi edici eğitimler yapılmıyor. Bu da öğrencilerin daha az konu görerek mezun olmasına sebep oluyor.
* Ortalama ile sınıf geçme uygulaması son 10 yılda iyice ölçüyü kaçırmaya sebep oldu. Özellikle meslek liselerinde haftalık ders süresi 9-24 saat olan atölye dersinden 90-100 alan bir öğrenci diğer derslerin hepsinden başarısız olsa bile bir üst sınıfa geçebiliyor. “Sorumlu geçme” yöntemi tembelliği teşvik ediyor.
* Yeni nesil öğretmenlerin önemli bir dilimi, günlük planı, temrin yaprağını, öğrenci gelişim tablosunu, yıllık planı hazırlamıyor, internetten kopya edip hazırlasa bile uygulamıyor. Okul müdürlerinin öğretmen üzerinde hiçbir yaptırım gücü yok. En ufak bir ikazda hemen bağlı olunan sendikaya gidilerek “Şahsıma yıldırı (mobbing) yapılıyor” deniliyor. X sendikasına üye, görevini yapmayan A öğretmen ortalığı ayağa kaldırıp diğer üyelerin de idareye cephe almasına yol açıyor.
* Eğitim işkolundaki kimi sendikalar okulu, ağalık kurma, sistemi tıkama, işleri sabote etme yeri olarak görüyor.
Şu an Milli Eğitim Bakanı olan Sayın Mahmut Özer Bey başarılı işler yapmış bir bilim insanıdır. Elektronik-Haberleşme Mühendisidir. 21. yüzyılın dünyayı hangi eksene doğru taşıdığını iyi analiz edecek donanıma sahiptir. MEB’in eğitim örgüsünün dinamikleştirilmesi için zihinsel, ruhsal, bilimsel sorunları olan kişileri kenara / geri hizmetlere alması icap etmektedir…
Ali Özdemir
(Eğitimci/Yazar)