Kendimize gelmeliyiz

Küresel hırsız ABD’nin dünyanın dört bucağına açtığı sahte yiyecek ve kanserojen içecek dükkanlarının nüfusa oranla en çok olduğu ülke ne yazık ki Türkiye’dir.

Kendimize gelmeliyiz

Gösteriş, hava atma, caka satma amaçlı noktaların araç park yerleri her daim dolu. Oturacak masa bulmak imkansız…

Kütüphanede, laboratuvarda, amfide, sınıfta olması gereken gençler buralarda bön bön bakışarak oturup 30-40 TL’ye çay – kahve içmekteler.

Ellerinde ABD malı 10-20 binlik pahalı telefon, ayaklarda mutlaka yabancı marka spor(?) ayakkabısı, estetikten yoksun abur cubur kıyafetler, 5-10 gündür su yüzü görmemiş yağlı saçlarla hayat pahalılığından söz ediyorlar…

Dünya endüstri 4.0 çağına, teknoloji üretim basamağına geçti. Bizim gençlerimiz sahte etli ekmek ve kahve peşinde.

1980 yılından bu yana liberal, plansız, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” temelli uyduruk kapitalist düzene geçtik. “Bize plan değil pilav lazım” diyen kafadaki liderler eğitimi, tarımı, hayvancılığı, üretimi vizyonsuz bıraktılar. Aradan geçen 40 yılın sonunda gıdaya, taşıta, konuta, tatile erişemez hale geldik.

Bu yazıyı okuyan birçok kişi bodoslama hakarete yönelecektir. 2000 yılında 1 dolar 0,6 TL (eski parayla 600 TL) idi. 2001 yılında kriz ortaya çıkınca 1,7 TL seviyesini gördük. 2008 yılına doğru geldiğimizde dolar 1,20 TL idi… 2013 yılında 2 TL’ye ulaştık. Aradan geçen 8 yılda 2 TL’den 15 TL’ye yükseltme başarısı gösterdik. Son 10 yılda paramızın pul olmasının suçlusu tamamen halktır yani biziz.

Piyasadaki para (finansman) bol iken ithalata abandık. 300 temel ihtiyaç maddesinin 280’ini ithal Çin, Alman, Fransız, Amerikan, İtalyan markalarından seçtik. Lüks arabalara, büyük evlere geçtik.

2013 yılından sonra ABD Merkez Bankası (FED) kendi parasına verdiği faizi ufak ufak artırmaya başladı. Bu da dünyadaki dolar emisyonunu (miktarını) azalttı. Son 5 yılda Türk borsasındaki yabancı parasının oranı yüzde 65’lerden 37’lere indi…

Düzenbaz, cahil, televoleci iktisatçılara inanmayınız. TV haberlerindeki goygoycuları da kale almayınız. Yerli üretim mallara yönelmedikçe, her insanımızı üretici hale dönüştürmedikçe refaha eremeyiz. Çin’de olduğu gibi her hane mutlaka bir ürün yapmalıdır… Şehirlerde hiç bir iş yapmayan emekliler köylere dönmelidir…

Ali Özdemir
(Eğitimci/Yazar)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir