1989 yılından bu yana öğretmenlik yapıyorum. “5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü” ve “24 Kasım Öğretmenler Günü” bende hiçbir etki, gurur, sevinç oluşturmadı. Bu günleri gereksiz ve zaman kaybı olarak gördüm. Protokolün yaptığı yapay davranışlar, içi boş konuşmalar hep içimde burukluk olarak kaldı.
Dünya üzerindeki 200 civarı ülke arasında Türkiye ilk 20 büyük ekonomi olarak ifade ediliyor. Ancak, öğretmenler bu büyüklükten payını hiçbir zaman alamadı.
20’ye yakın eğitim bakanının hemen hemen tümü aynı cümleleri içeren konuşmalar yaptılar. Ancak, eğitim ordusuna layık olduğu ücret hiç verilmedi. Lise mezunu gece bekçileri, orman muhafaza memurları, polisler, astsubaylar, din görevlileri vb. bizden hep fazla maaş aldı.
Aradan geçen 33 yılda hiç lojmanda oturamadım. Kamuya ait misafirhanelerde dahi 1 gün bile tatil yapamadım. Öğretmenliğin yanında elektrik tesisatçılığı, elektronik cihaz tamirciliği, inşaat boyacılığı, kitap yazarlığı vb. gibi ek işler yaptım.
Mesleki bilgilerimi ileri seviyeye taşımak için 70 de kitap yayınladım. Bu kadar eser yayınlamama rağmen bir tek devlet görevlisi tebrik dahi etmedi… Öğretmenlik yaparken asla çok varlıklı olamadım. Banka kredisiyle alınmış bir evim ve yerli bir aracım var. Geçinme endişesiyle de sadece bir evlat sahibi oldum.
1989 yılında ilk aldığım maaş 5 asgari ücret seviyesindeydi. Şu anda bu parayı profesörler bile alamıyor…
1 milyon 1150 bin öğretmenin yüzde 90’ının zorlukla geçindiğini, mutsuz olduğunu biliyorum. Finlandiya, Kanada, Almanya, Belçika, Fransa gibi ülkelerin öğretmenlerinin imkanlarının sadece 5’te 1’i kadar maddi koşullar altında çalışıyoruz. Bu yapının değişeceğini de sanmıyorum. O nedenle kutlama-mutlama istemiyorum… 2021 yılında emekli oldum. Sadece 8 bin TL emekli maaşı verildiği için hala özel sektörde çalışıyorum…
Ali Özdemir
(Eğitimci/Yazar)