Sözü fazla uzatmayacağım. Sadece geçmişte gördüklerimi bir miktar iletmek istiyorum. 2020 yılının Mayıs ayından itibaren, salgın sebebiyle 1,5 yıl boyunca uzaktan eğitim sürecini yaşadık. Bu dönemde;
- Öğretmenler uzaktan eğitim verme noktasında çok yetersizdiler.
- Web ile ilgili yazılımları kullanmada çoğunluğun bilgisi yoktu.
- Evlerde yeterli internet ve uygun bilgisayar bulunmuyordu.
- Yüzde 90’lık kitlede sadece eğlence için kullanılan cep telefonları vardı.
- Kullanılan 7-9 inch ekranlı, kalitesiz tabletler konuya yoğunlaşmayı sağlayamadı.
- Uygulama içerikli dersler kesinlikle işlenemedi.
MEB’in ilçe ve il amirleri okul idarecilerine ve öğretmenlere baskı yaparak EBA (Eğitim, bilişim ağı) adı verilen web sitesinin çok kullanılmasını istediler. Lakin bu sitede okullarda gösterilen derslerin sadece yüzde 5’i kadar içerik (anlatım) mevcut idi.
Salgın döneminde bir meslek lisesinde idareci olarak çalışıyordum. Aynı zamanda haftada 6 saat ders de veriyordum. Uzaktan yapılan derslere öğrencilerin yüzde 90’ı maalesef katılmadı. Gerekçe olarak da “Elektrik yok, tabletim yok, internetim yok” dediler.
Uzaktan yapılan eğitim fiyaskoyla sonuçlandı. Öğrencilerin 1,5 yıl okuldan uzaklaşması sebebiyle birçok ruhsal ve pedagojik sorunlar da ortaya çıktı. Öğrenmeye, deneye karşı olan direnç de arttı.
Sonuç olarak, toplumun ortalama eğitim seviyesinin 4-5 yıl arasında, ailelerin yüzde 70’inin fakir olduğu ülkemizde “okuma, öğrenme, bilim, kültür, merak, araştırma, uygulama” kavramları itibar görmüyor. Evde yatarak ders yapılamaz. Bu, kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir.
Uygulamalı derslerin olduğu üniversite bölümleri mutlaka açık olmalıdır.
Ali Özdemir
(Eğitimci/Yazar)