Bu topraklarda üreten, bilimin peşinden giden, araştıran, okuyan insanlar asla takdir edilmez. 1994 yılında, yani 5 yıllık öğretmenken küçük bir daktilo satın alarak kitap yazmaya başladım. Birinci eserimi 6 ayda hazırladım.
Daktilo ile yazılan kitabın basımının çok güç olduğunu öğrendim. O zaman bir bilgisayarım yoktu. Okulun atölyesinde bulunan bir makinede daktilo sayfalarını dijital hale dönüştürdüm.
Kitaba konulacak resimleri aktaracak bir tarayıcım da yoktu. 200 kadar şekil ve grafiği 1 ay uğraşarak, siyah mürekkepli kalemle çizdim.
Eseri yayınlatmak için İstanbul’a giderek Cağaloğlu’ndaki 4 yayınevi ile görüştüm. Hiç birisi ilgilenmedi. Yüzüme bile bakmadılar.
Tanıdığım kişilerden biraz borç bularak, güç bela ilk baskıyı 2 bin adet yaptırdım. Tüm meslek liselerine tanıtım broşürü yolladım. İlk baskı 1-2 hafta içinde tükendi. İlk yılın kazancı ile 700 dolarlık basit bir bilgisayar, tarayıcı ve lazer yazıcı aldım.
İlerleyen süreçte her sene 1-2-3 kitap üreterek yola devam ettim. Aradan geçen 28 yılda 70 çeşit eserden 1 milyon adetten fazla baskı yapılıp satıldı…
Ancak, bugüne kadar hiçbir kamu görevlisi, hiçbir amir çalışmalarımı takdir edip ödüllendirmedi. Çer çöp işler, karikatür misali gereksiz projeler hazırlayanlar göklere çıkarıldı. Kitaplarım ise görmezden gelindi.
Hasetlikten çatlayan vasat sürüleri ikide bir vergi dairesine şahsımı şikayet ettiler. Bunca engele, çamura, küçümsemeye rağmen yoldan dönmedim. Hala da yazmaya devam ediyorum.
Son söz: Bilgili insanlar asla mağlup edilemez.
Ali Özdemir
(Eğitimci/Yazar)