Ekonomist, sosyolog, din uzmanı değilim. Bu yazıyı da korkarak yazıyorum. Zira metni anlamayan bir çok insanımız hakaret, saldırı içeren iletiler gönderecektir.
Burada bahsedeceğim husus bütün dünyanın ortak sorunudur. Gezegende 8 milyar insan yaşıyor. Bunun yüzde 10’luk dilimi akıl sınırlarının dışında çok lüks içinde ve aşırı tüketim çukurunda debeleniyor. 85 milyon insanın yaşadığı ülkemizde de 8-9 milyon kişi İsviçre, Hollanda standartlarında keyif çatıyor.
Toplumun yüzde 60’lık dilimi ise 2000-4200 TL aralığında bir aylık gelir ile hayat mücadelesi vermekte. En tepedeki yüzde 10’luk dilim devasa evlerde, kocaman arabalarda, 30 çeşit kahvaltı, 10 çeşit öğle – akşam yemeği, yurtdışı tatilleri, sık sık değişen telefonlar, çok pahalı mobilyalar, jetler, yatlar, aşırı aydınlatma vb. içinde yaşamaktan feragat etmediği için ülkenin serveti eriyor.
2 yıl kadar önce Batı Karadeniz Bölgesinin gariban bir ilinin küçük ilçesinde cıvata, somun, askı takımları üreten fabrikası olan bir iş insanı ile tanıştım. Kurumundaki bir atölyenin kumanda panosunda arıza var idi. Onarımı yapamamışlar. Benden yardım istediler. İşletmeye gittim. Elektrik sistemi tam bir facia idi. Panolar Allah’a emanet ve çok riskli haldeydi. Birkaç saat uğraşıp ayarlamaları yapıverdim. Alay eder gibi sadece 100 TL ödediler. İşletmede 100 kadar meslek lisesi ve yüksek okul mezunu işçi vardı. Bunlar çok az maaş alıyorlardı.
Kapının önünde yaklaşık 3 milyon TL civarında fiyatı olan bir 4 çeker arazi aracı gördüm. Taşıt ışıl ışıl parlıyordu. İlkokul mezunu olan patron aracında padişah edasıyla direksiyon çeviriyordu. Yanına gittim. Hal hatır sorduktan sonra şaka yollu “Bu aracı satın almak için asgari ücretle kaç ay çalışmak gerekiyor” dedim. İlk önce hicvi anlamadı. Alık alık yüzüme baktı… “Bu aracı değil de daha düşük bedelli bir vasıtayı sürseniz, 10-15 yıldır sadece asgari ücret ile çalışan gariban işçilerin hakkını biraz daha makul ödeseniz olmaz mı” dedim. Uzun cümleyi algılayamadığı için birkaç kelime kem-küm etti…
Televizyonlarda ve web sitelerinde hayat çok pahalı diye ağlaşan medyatik maymunları gördükçe tansiyonum yükseliyor. Genç yaşında birkaç arabaya, birkaç villaya, milyon dolarlık banka hesaplarına erişmiş şaklaban, dansöz, köçek, topçu, filmci tayfasına olan hıncım daha da artıyor.
İzzet Baysal, Hayrettin Karaca, İshak Alaton, Jack Ma gibi ultra zenginlerin yaşantısına bir bakın, bir de bizim medya şebeklerinin israf içindeki yaşantısına bakın.
Kısa sürede aşırı derecede zengin olmuş şebekler tüketimlerini azaltmadıkça alt gelir grubundaki devasa kitlenin bütçesinin rahatlamasının imkanı yoktur.
Ey zenginler, biraz az tüketin ki biz de nefes alabilelim…
Ali Özdemir
(Eğitimci/Yazar)